30 Ekim 2012 Salı

Yara Kabukları

"Sevdiğin birini kaybettikten sonra ilk gecedir en zor olanı" derler hep. Koskoca lanet olasıca bir yalandır bu. İlk gece anlayamazsın ne olup bittiğini, neyin kalıp neyin gittiğini. Beklersin uyuyup uyandığında herşeyin boktan bir kabus olduğunu farkedeceğin anı. Defalarca "Uyan, hadi artık uyan bu lanet kabustan" dersin kendi kendine. Faydası olmaz. Uyuyup uyandığında, o ilk geceyi atlattığında farkedersin gerçekleri. Daha da acı çekersin işte o zaman. Duvarlar üzerine gelir, ağlarsın ama en çaresiz anındasındır, hiçbirşey yapamazsın.  Yatağının kenarında yamuk duran terliklerine uzun uzun bakarsın çünkü bilirsin ki bıraktığı, dokunduğu son şey onlardır. Hayatının sonuna kadar o terliklerin duruşunu zihninden silemezsin, her gece yatağa yatarken onun bıraktığı gibi bırakmamaya özen gösterirsin. 



Ayağında açılan yara ile denize girdiğinde çektiğin acının birleşimi gibidir zaman ve gidenin bıraktığı acı. O yara hep açılır ve öyle beter bir şeydir ki hep acır kahrolası. Ayakkabı giydiğinde, çıplak ayakla dolaştığında, denize girdiğinde, rüzgar dahi oraya estiğinde vesaire vesaire... Kaybettiklerinin acısı da hep açılır, aslında hep açıktır. Arada bir kabuk bağlar gibi olur, ansızın koparıverirsin o kabuğu bok varmış gibi. Çocukken mazoşist içgüdülerle yaptığın bu hareketi büyüdüğünde bu şekilde yapıverirsin. Yine kanar, hep kanar. Haber olduğu tüm gazeteleri toplarsın, tutarsın hepsini siyah bir valizde. Açmaya hep korkarsın ama bilirsin ki onun son veda mektubu gibidir o küpürler. "Belki birgün bu halini bile özlerim" düşüncesiyle atmaya kıyamazsın. Nereye gidersen git, ne yaparsan yap hep aklına gelir o giden. Gitmeden önce o kadar aklına bile gelmediğini düşünüp ağlarsın. Acır, hep acır o yara. Ta ki biri de seni özleyene dek, sıra sana gelene - giden sen olana dek öylece kalır o yara. Açık, sancılı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder