11 Ekim 2012 Perşembe

Belki

Sesin güzel geliyordu telefonun diğer ucundan. Arayabileceğin onca kişi içinden beni aradın saçma sapan o soruyu sormak için. Sesin artık bana güzel değildi, farkettim - artık başkasına aitti. Kopartmışsın bizi birarada tutan o bağı ta kökünden. O güzel ellerin acımıştır kesin o kökleri kopartırken. Emin olmak için aradın beni biliyorum, bahaneydi sadece. Bittiğinden emin olmak istedin, artık kalbini rahatça onun ellerine bırakabilmek için. Kendini sınadın belki de. Belki de "Bitti" mesajı vermek istedin.

Bu ve bunun gibi sayısız teori üretebilirim çünkü hala benim şiirlerime ve kötü olduklarını bilsen bile hep ama hep sevdiğini söylediğin küçük öykülerime konu olan adam sensin. Hiç denemiş miydik ki biz - hatırlamıyorum bile. Korkularıma sarılıp seni itmiştim kendimden uzağa - onu hatırlıyorum. O yosun gözlü kızın hiçbir suçu yok... Hakettin sen onun gibi güzelini. Deniz kokuyordur kesin...

Sesimi hiç çıkartmadım o yokken, benim de kimsem yokken çünkü korktum yıkmaktan. Birgün seni arayayıp da yanıtsız kalmaktan. Attım içime sessizliğimde boğdum o aşkı. Üzerinde ellerimle bastırırken gıkı bile çıkmadı, bıraktı kendini öylece az çırpındıktan sonra ama hiç karşı koymadı. Elinin sıkı sıkıya tutunduğu bileklerimden yavaşça kayıp yere vuruşunu izledim. Dokundum sonra - buz gibiydi. Yüklenip gömdüm arka bahçeye. Ağladım başucunda gözyaşlarım olmadan. Birikti hepsi bulutlarda ben dayandım ama onlar dayanamadılar. Bıraktı kendini, heryeri sel aldı. Kükredi acısından. Korktum. Yoktun ama sen artık. Düşünüp kaçabileceğim bir 'sen' yoktu. Çalıntı görüntülerle sürdürebilir miydik ki hayatımızı? Sahte cümleler, hayal dokunuşlar, aptal yalan gülüşler ve hiç gerçekleşmemiş öpüşmeler. Çaktın çakmağı yalan anılarımızın ucuna - tutuştu. Zeytinağacı misali içten içe, alev alev.

Hani demiştin ya gördüğün bir rüyanın ertesinde "Konuşmuyorduk ama ayrılıyorduk. Terkediyordun beni bir şekilde biliyordum, tutmak istiyordum fakat tutamıyordum...". Halbuki biz sadece rüyalarda aşık olmuş, rüyalarda buluşmuştuk. Karşı koyan bir aşk lazımdı bana - benimle savaşan. Kendi kendime ayna karşısında bana kavga ettirten. Elveda saçlarının nasıl koktuğunu hiç bilmeyeceğim, karşılıklı ama platonik aşk yaşadığım sevgilim. Arada bir buluşuyorum hala seninle rüyalarda. O hep konuştuğumuz fakat bir türlü içemediğimiz - içmeye cesaret edemediğimiz kahvemizi ısmarlıyordun bana. Kaos içinde bir kafede oturuyordum, yalnız başıma. Kaldırıma yanaşıp "Bayana da bir kahve" deyip uzaklaştın usulca. Yüzünde kırgın, üzgün, biraz yıkık bir ifadeyle. Tek kelime edemedim. Yapabildiğim tek şey sadece kalbimin bandosunu dinlemekti. Ardından bakakaldım - sessiz, kıvranırcasına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder