21 Ekim 2012 Pazar

Eylül




Seneler önceydi ilk gördüğümde. Başkasını görmedi gözüm, içim titremedi başka kimseye. Onun gibi kimse kokmadı bana. Üfledi aşkını ciğerlerimin ta derinlerine, sigara dumanı misali içime işledi. Bıraktı tüm lanetlerini geride. "İncinme, ürkme" dedi. Hafif gülümseyen dudaklarımın sağ köşesinden öptü beni bir otobüs durağında, bir yaz gününün alnında. Suskundum, sessizdim. İçimdeki çocuk kırlarda çayırlarda koşmaya, elinden kaçırdığı balonlarını birer birer yakalamaya başladı yeniden. Çiçeklerim tomurcuklandı. Ölü toprağı serpmişler gibiydi kalbim ondan önce. Bir insanı bırak, hiçbirşeyi sevemiyordu. Yalanlarla dolu dünyada en çok kırılan, en çok yalan söylenen kişi bendim. Çok zordu atlatmak, inanmak. İnan çok zordu. Gittim bi'gün. İnanmıyordum ki ona. "Arkadaşım kal lütfen" dedim. "Kalamam" dedi. Sevmemiş ki hiç, işte haklıymışım diye düşündüm. Bir Eylül gecesinde konuştuk aylar sonra. "Bir şans daha vermek ister misin?" diye sordum. "Bir şans vermek değil, bir ömür geçirmek isterim" dedi. 

Artık kimse için güzel konuşmam, güzel görünmem gerekmiyor. 
Sadece 'O' var. Sadece 'Biz' varız.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder