28 Şubat 2014 Cuma

?

Kim olduğumu bilmiyorsun bile... Ben aldığım hiçbir kitabın fiyat etiketini çıkartmam. Aslına bakarsan hediye alınanların da çıkartılmasını sevmem. Annemin gençliğinden kalan ve bana verdiği kitapların en çok o fiyat etiketlerini severim. Bana hep yaşanmışlıkları, anıları, eskileri düşündürür. Hiçbir zaman o zamanın parasının şimdinin kaç parası olduğunu hesaplayamamış olmam bile rahatsız etmiyor beni. Çok şey var bilmediğin... Mesela, yaklaşık üç yaşımdan itibaren çoğu şeyi hatırladığım gerçeği var. "Hadi canım" deyip küstahca güldüğünü görür gibiyim. Hepsini birer rüya sanıyordum ta ki anneannem ve anneme birgün sohbet ederken anlattığımda renkleri kirece dönüşene dek. Hayat çok garip değil mi... Oysa ki en çok da o dönemi hatırlamak istemezdim. Ellerini uzatıp "Babacığım babacığım" diye ağlayan bir çocuğun kapıdan içeri iteklenip bırakılmasının ne denli travmatik yaralar açtığını tahmin bile edemezsin. Hiç sevmemiştim zaten o piçi. Neyse, konumuz bu değil. Yazı yazmayı konuşmaya daima tercih ederim. Bazen ağzımı açıp söylemek istediklerimin yanına dahi uğramayan saçma cümleler kurabiliyorum. Yazarken o riskin olmayışı beni rahatlatıyor. "Sil" tuşuna basmak kadar kolay olsa keşke bazı şeyleri silmek veyahut geri almak. Yağmuru hiç sevmem. Çal çamur ıslaklık hiç bana göre değil. Güneş severim ben. Deniz severim. Kum, sahil... En çok da sahilde gün batımını izlemeyi severim. Komik belki ama ben çimene basamam. Onların dibinde yaşama ihtimali olan yaratıkları şuan bile düşündüğümde ürperiyorum. Mutlu olmak isterim hep. İçimdeki mutsuzluğu bir türlü yenemiyorum. Ne yaparsam, ne olursa... Filmlerdeki aşk ve aşıkları severim. Sabaha kadar sarılarak uyuyan, sabah uyandığında ağzı kokmayan, hep bolluk içinde yaşayan ve her istediğini yapabilen aşıkları. Sınır ve tabularım var. Olmasın isterdim ama sanırım bazı şeyler gerçekten insanın çipine işlenmiş oluyor. Fabrika çıkışım bu yani ne yapabilirim? Bir Anadol'un hiçbir zaman bir Rolls Royce veya bir Aston Martin olamayacağı gibi bir durum bu. Sky diving yapabilmeyi, sörf yapabilmeyi... En basitinden çimlere basabilmeyi isterdim. Yalan söyleyemem hiç. Söyleyebilmeyi, söylediğimde de yüzümün kızarmamasını isterdim. Şaraptan nefret ederim. Tadını geç, kokusuna dahi dayanamam. Rakı severim ben. Duble. Hızlı içmeyi severim. Zor dağılırım. Çabuk dağılıp bir kere de hiçbirşey hatırlamamak isterdim. Çok yorgun bir ruhum var. Sanki 25 yerine 75 gibiyim. Şimdiden böyleysem o zamana ulaşırsam nasıl olacağımı tahmin dahi edemiyorum. Ağzım da çok bozuk. Yüzüm güzel ama ağzım bir çernobil gibi... (devamı gelecek...)